BAP 42

O zaman Eyub RABBE cevap verip dedi:
2. Sen her şeyi yapabilirsin, bilirim, Ve hiç bir muradın alıkonmaz.
3. Takdiri bilgisizce karartan bu adam kim? Bundan ötürü anlamadığım şeyleri söyledim, Benden üstün olan bilmediğim şaşılacak şeyleri.
4. Niyaz ederim, dinle de, ben söyliyeyim; Sana sorayım da, bana anlat.
5. Senin için kulaktan işitmiştim; Şimdi ise seni gözüm gördü.
6. Bundan ötürü kendimi hor görmekteyim, Ve tozda ve külde tövbe eylemekteyim.
7. Ve vaki oldu ki, RAB bu sözleri Eyuba söyledikten sonra, RAB Temanlı Elifaza dedi: Sana karşı, ve iki dostuna karşı öfkem alevlendi; çünkü kulum Eyub gibi benim için doğru olanı söylemediniz.
8. Ve şimdi kendiniz için yedi boğa, ve yedi koç alın, ve kulum Eyuba gidin, ve kendiniz için yakılan takdime arzedin; ve kulum Eyub sizin için dua etsin; çünkü ona itibar ederim de, size karşı ahmaklığınıza göre davranmıyayım; çünkü kulum Eyub gibi benim için doğru olanı söylemediniz.
9. Ve Temanlı Elifaz, ve Şuahlı Bildad, ve Naamalı Tsofar gittiler, ve RABBİN kendilerine emretmiş olduğu gibi yaptılar; ve RAB Eyuba itibar etti.
10. Dostları için dua edince, Eyubun sürgününü RAB döndürdü; ve RAB Eyuba önceki malının iki katını verdi.
11. Ve bütün kardeşleri, ve bütün kızkardeşleri, ve evelce tanıdıklarının hepsi onun yanına geldiler, ve onun evinde kendisile beraber ekmek yediler; ve üzerine RABBİN getirmiş olduğu bütün belâlardan ötürü onunla acınarak kendisini teselli ettiler; ve her biri ona bir parça gümüş, ve her biri bir altın halka verdi.
12. Ve RAB Eyubun sonunu başlangıcından ziyade bereketli etti; ve on dört bin koyunu, ve altı bin devesi, ve bin çift öküzü, ve bin dişi eşeği oldu.
13. Ve yedi oğlu ile üç kızı da oldu.
14. Ve ilk kızının adını Yemima, ve ikincisinin adını Ketsiya, ve üçüncüsünün adını Keren-happuk koydu.
15. Ve bütün memlekette Eyubun kızları gibi güzel kadınlar bulunmazdı; ve babaları onlara kardeşleri arasında miras verdi.
16. Ve bundan sonra Eyub yüz kırk yıl yaşadı, ve oğullarını ve torunlarını gördü, dört göbek.
17. Ve Eyub kocamış, ve günlere doymuş olarak öldü.

BAP 41

LEVYATANI* olta ile çekebilir misin?
* Timsah.
Ve ilmekle onun dilini sıkabilir misin?
2. Burnuna sazdan ip takabilir misin?
Yahut çengelle çenesini delebilir misin?
3. Sana çok yalvarır mı?
Yahut sana tatlı sözler söyler mi?
4. Seninle ahit keser mi ki,
Onu daimî köle alasın?
5. Onunla oynar mısın, kuşla oynar gibi?
Ve onu kızların için bağlar mısın?
6. Balıkçılar takımı onu alır satarlar mı?
Tüccar arasında onu pay ederler mi?
7. Derisini kancalarla doldurabilir misin,
Başını da balıkçı zıpkınları ile?
8. Elini üzerine koy;
Cengi hatırla, ve bir daha etme.
9. İşte, ona ümit bağlamak boştur;
Onun bir görünüşü ile de insan yıkılmaz mı?
10. Onu uyandıracak yüreği pek adam yoktur;
Ya benim önümde durabilecek olan kimdir?
11. Önceden bana veren kimdir ki, ona ödiyeyim?
Bütün gökler altında ne varsa, o benimdir.
12. Onun azası ile zorlu kuvvetinden ötürü,
Ve yapılışının güzelliğinden ötürü sözümü kesmiyeceğim.
13. Onun esvabının önünü kim açabilir?
İki çenesinin arasına kim girebilir?
14. Yüzünün kapı kanatlarını kim açabilir?
Çepçevre dişleri dehşettir.
15. Övündüğü onun çetin pullarıdır,
Sık basılmış mühürle kapanmışlardır.
16. Biri ötekine çok yakın,
Aralarına hava giremiyecek kadar.
17. Birbirine yapışıktırlar;
Bitişmişler de ayrılamazlar.
18. Aksırmaları ışık saçar,
Gözleri de fecrin kirpikleri gibidir.
19. Ağzından alevli meşaleler çıkar,
Ve ateş kıvılcımları sıçrar.
20. Burun deliklerinden duman çıkar,
Kaynıyan kazandan, ve yanan kamışlardan çıkar gibi.
21. Soluğu közleri tutuşturur,
Ve ağzından alev çıkar.
22. Kuvvet onun boynunda yatar,
Ve dehşet onun önünde oynamaktadır.
23. Etinin katmerleri birbirine yapışık;
Üzerinde pekişmişlerdir; kımıldanmazlar.
24. Yüreği taş gibi serttir;
Evet, değirmenin alt taşı gibi sert.
25. O kalkınca kuvvetli olanlar korkar;
Kendilerinden geçerler yılgınlıktan.
26. Üzerine varılsa kılıç işe yaramaz,
Ne mızrak ve kargı, ne de zırh.
27. Demir ona saman gibi gelir,
Tunç da çürük odun gibi.
28. Onu ok kaçıramaz;
Sapan taşları onun için anız gibidir.
29. Onun için topuzlar anız sayılır;
Kargının saldırışına güler.
30. Onun karın altı keskin çömlek parçaları;
Çamurun üzerine sanki bir döven uzatır.
31. Derin suları bir kazan gibi kaynatır;
Denizi merhem çömleği gibi eder.
32. Ardınca parlak iz bırakır;
İnsan sanır ki, engin ağarmış saçtır.
33. Karada onun benzeri yoktur,
Korkusu olmasın diye yaratılmıştır.
34. Her yüksek şeye göz atar;
Bütün gurur oğulları üzerinde o kıraldır.

BAP 40

YİNE RAB Eyuba cevap verip dedi:
2. Kadîrin işini kötü gören onunla çekişir mi?
Allah ile davalaşan cevap versin.
3. O zaman Eyub RABBE cevap verip dedi:
4. İşte, ben değersiz bir şeyim; sana ne cevap vereyim?
Elimi ağzıma koyuyorum.
5. Bir kere söyledim, ve cevap vermem;
Ve iki kere söyledim, ve artık etmem.
6. Ve RAB kasırganın içinden Eyuba cevap verip dedi:
7. Şimdi kuşağını beline vur, erkek gibi;
Sana sorayım da, bana anlat.
8. Hükmümü de sen boşa mı çıkaracaksın?
Haklı çıkarılasın diye beni mi suçlu çıkarıyorsun?
9. Allah gibi sende bazu var mı?
Ve onun gibi bir sesle gürliyebilir misin?
10. Şimdi azametle ve rıfatla süslen;
Ve izzet ve haşmet giy.
11. Öfkenin taşkınlıklarını boşalt;
Ve her kibirliye bakıp onu alçalt.
12. Her kibirliye bakıp onu çökert;
Ve oldukları yerde kötüleri ayak altında çığne.
13. Bir arada onları toprağa gizle,
Gizli yerde yüzlerine sargı sar.
14. O zaman ben de seni överim,
Sağ elin seni kurtarabilir diye.
15. İşte bak, seninle beraber yarattığım behemot;*
* Suaygırı.
Sığır gibi ot yer.
16. İşte bak, kuvveti belindedir,
Kudreti de karnı adalelerinde.
17. Kuyruğunu erz ağacı gibi diker;
Butlarının sinirleri örülmüştür.
18. Kemikleri tunçtan borulardır;
Kaburgaları demir çubukları gibi.
19. Allahın baş eseri odur;
Yaratanı onun kılıcını vermiştir.
20. Gerçek onun yiyeceğini kendisine dağlar getirir,
O dağlar ki, bütün kır hayvanları orada oynaşırlar.
21. Sidre çalılıkları altında yatar,
Kamışlarla örtülü yerde, bataklıkta.
22. Sidreler onu gölgelerile örterler;
Onu vadinin söğütleri kuşatır.
23. İşte, ırmak coşsa bile, o ürkmez;
Erden onun ağzına kadar kabarsa, o emindir.
24. O bakarken kimse onu tutabilir mi?
Ve halkalar için burnunu delebilir mi?

BAP 39

DAĞ keçilerinin doğurduğu vakti bilir misin?
Geyiklerin yavruladığı vakti sen mi bekliyorsun?
2. Doldurdukları ayları sen mi sayıyorsun?
Yahut doğurdukları vakti sen bilir misin?
3. Çökerler, yavrularını doğururlar,
Ağrılarından kurtulurlar.
4. Yavruları kuvvetlenir, kırda büyürler;
Çıkıp giderler de, bir daha dönmezler.
5. Kim yaban eşeğini başı boş göndermiştir,
Ve kim vahşi eşeğin bağlarını çözmüştür?
6. O eşek ki, bozkırı onun evi,
Ve tuz diyarını onun meskeni kıldım.
7. Şehrin velvelesine o gülmektedir,
Sürücünün bağırışlarını da işitmez.
8. Kendine otlak olsun diye dağları çaşıtlar,
Ve her çeşit yeşilliği araştırır.
9. Yaban sığırı sana kulluk etmek ister mi?
Yahut senin yemliğin yanında geceyi geçirir mi?
10. Sapan yarıklarında yaban sığırına bağ vurabilir misin?
Yahut senin ardınca ovalarda tırmık çeker mi?
11. Kuvveti büyüktür diye ona güvenir misin?
Yahut kendi işini ona bırakır mısın?
12. Senin ekinini getirecek diye,
Ve harmanının buğdayını toplıyacak diye ona inanır mısın?
13. Devekuşunun kanatları gururla dalgalanır;
Fakat bu kanatlar leyleğin kanatları ve tüyleri midir?
14. Çünkü yumurtalarını yerde bırakır,
Ve onları toz içinde ısıtır,
15. Ve unutuyor ki, onları ayak ezebilir,
Ve kırın hayvanı onları çiğniyebilir.
16. Yavrularına sertlik eder, kendisinin değilmiş gibi,
Boşuna emek çekse de kaygısı yok;
17. Çünkü Allah ona hikmeti unutturmuştur,
Ve anlayışta ona pay vermemiştir.
18. Fakat kalkıp da koştuğu zaman,
Ata ve binicisine güler.
19. Sen mi ata kuvvet verdin?
Ve dalgalanan yeleyi onun boynuna sen mi giydirdin?
20. Onu çekirge gibi sıçratan sen misin?
Onun horultusunun şiddeti korkunçtur.
21. Ovada ayağı ile toprağı kazar, ve kuvveti ile sevinçten coşar;
Silâhşorları karşılamağa çıkar.
22. Korkuya güler, ve yılmaz;
Ve kılıç önünden geri dönmez.
23. Onun üzerinde ok kılıfı,
Pırıldıyan mızrakla kargı tınlar.
24. Şiddetle ve öfke ile mesafeyi sümürür;
Boru sesi olunca yerinde durmaz.
25. Boru çalındıkça: Heh, der;
Ve uzaktan cengin kokusunu,
Başbuğların gürliyen sesini, ve nârayı duyar.
26. Senin hikmetinle mi atmaca süzülüyor da,
Cenuba doğru kanat geriyor?
27. Senin emrinle mi kartal yükseliyor da,
Yuvasını yüksekte kuruyor?
28. Kayanın üzerinde oturuyor, ve konaklıyor,
Kayanın sivri ucunda, ve çetin doruğun üstünde.
29. Yiyeceğini oradan gözetler;
Gözleri uzaktan görür.
30. Ve onun yavruları kan sümürür;
Ve leşler nerede ise, o da oradadır.

BAP 38

O zaman RAB kasırganın içinden Eyuba cevap verip dedi:
2. Bilgisizce sözlerle
Takdiri karartan bu adam kim?
3. Şimdi kuşağını beline vur, erkek gibi;
Sana sorayım da, bana anlat.
4. Ben dünyanın temellerini korken, sen nerede idin?
Bildir, eğer sende anlayış varsa.
5. Mademki biliyorsun, onun ölçülerini kim koydu?
Yahut ipi onun üzerine kim çekti?
6. Onun temelleri neyin üzerine kakıldı?
Yahut onun köşe taşını kim koydu?
7. Sabah yıldızları hep birden terennüm eylerken,
Ve bütün Allah oğulları sevinçle çağrışırken.
8. Yahut denizi kapılarla kim kapadı;
Ana rahminden çıkıp fıskırdığı zaman;
9. Ona bulutları esvap,
Ve koyu karanlığı kundak ettiğim zaman,
10. Ve sınırımı ona kestiğim,
Kapıları ve sürgüleri koyduğum zaman,
11. Ve: Buraya kadar geleceksin, ve öte geçmiyeceksin,
Mağrur dalgaların burada duracak, dediğim zaman?
12. Sen ömründe sabaha emrettin mi;
Fecrin yerini kendisine öğrettin mi;
13. Ta ki, yerin uçlarını tutsun,
Ve içinden kötüler silkilip atılsın?
14. Onun şekli değişir, mühür altındaki balçık gibi;
Ve her şey esvap gibi parlıyor;
15. Kötülerden ışıkları alınır,
Ve kaldırılmış olan kol kırılır.
16. Denizin kaynaklarına kadar vardın mı?
Yahut enginin diplerinde gezdin mi?
17. Ölüm kapıları senin gözüne açıldı mı?
Ve ölüm gölgesi kapılarını gördün mü?
18. Dünyanın genişliğini anladın mı?
Eğer bunun hepsini biliyorsan, bildir.
19. Işığın oturduğu yer, onun yolu nerede,
Ya karanlık, onun yeri neresi ki,
20. Onu alıp sınırına kadar götüresin,
Ve evinin yollarını anlıyasın?
21. Bilirsin elbet, çünkü o zaman doğmuştun,
Ve senin günlerinin sayısı çoktur!
22. Karın hazinelerine girdin mi,
Ve dolunun hazinelerini gördün mü?
23. Ben onları sıkıntı vakti için,
Cenk ve harp günü için saklamaktayım.
24. Nerede, ışığın dagıtıldığı,
Yeryüzüne şark yelinin saçıldığı yol?
25. Yağmurun seli için arkı,
Yıldırım için de yolu kim açtı?
26. Ta ki, insansız yerin üzerine,
İçinde adam bulunmıyan çöl üzerine yağdırsın;
27. Çölü ve ıssız yeri doyursun,
Ve taze ot bitirsin.
28. Yağmurun babası var mı?
Yahut çiğ damlalarının babası kim?
29. Buz kimin rahminden çıktı?
Ve göklerin kırağısını kim doğurdu?
30. Sular taş gibi katılaşır,
Ve enginin yüzü donar.
31. Ülker burcunu bağlıyabilir misin,
Yahut Oriyonun bağlarını çözebilir misin?
32. Mevsimlerinde burçları çıkarabilir misin?
Ve oğulları ile beraber Dübbi Ekbere yol gösterebilir misin?
33. Göklerin kanunlarını bilir misin?
Onun hükûmetini yeryüzünde kurabilir misin?
34. Sesini bulutlara yükseltebilir misin ki,
Su bolluğu seni kaplasın?
35. Şimşekleri çıkarabilir misin ki, varsınlar da,
Sana: İşte buradayız, desinler?
36. Kim yüreğe hikmet koydu?
Yahut zihne kim anlayış verdi?
37. Kim bulutları hikmetle sayabilir?
Ve göklerin tulumlarını kim boşaltabilir,
38. O zaman ki, toprak döküm gibi sertleşir,
Ve topaklar birbirine yapışır?
39. Dişi aslan için şikârı sen avlıyabilir misin,
Yahut genç aslanların aç karınlarını doldurabilir misin,
40. O zaman ki, inlerinde sinmişlerdir,
Ve çalılık içinde pusuya yatmışlardır?
41. Kargaya avını kim hazırlıyor,
Yavruları Allahı imdada çağırdıkları zaman,
Ve yiyecek olmadığı için dolaşmaktalarken?

BAP 37

BUNA da yüreğim titrer,
Ve yerinden oynar.
2. Dinleyin, sesinin gürlemesini dinleyin,
Ve ağzından çıkan sesini;
3. Onu bütün göklerin altına,
Şimşeğini de yerin uçlarına salar.
4. Onun ardınca bir ses gümürder;
Haşmetinin sesile gürler;
Ve sesi işitilince şimşekleri alıkoymaz.
5. Allah sesile şaşılacak surette gürler;
Anlıyamadığımız büyük şeyler yapar.
6. Çünkü: Yere düş, der kara,
Geçici yağmura da,
Ve şiddetli yağmurun sağanaklarına.
7. Yaratmış olduğu bütün insanlar bilsinler diye,
Herkesin elini mühürleyip işten alıkor.
8. Hayvanlar da pusularına girerler,
Ve inlerinde otururlar.
9. Cenubun odasından kasırga gelir,
Şimalden de soğuk.
10. Allahın soluğu ile buz tutar;
Ve suların genişliği darlaşır.
11. Evet, bulutu nem ile yükletir;
Kendi şimşek bulutunu etrafa yayar;
12. Ve oturulan dünyanın yüzü üzerinde,
Onlara emrettiği her şeyi yapsınlar diye,
Onun sevkile döner, çevrilir.
13. İster dayak için, ister kendi diyarı için,
İsterse inayet etmek için, onu döktürür.
14. Buna kulak ver, ey Eyub;
Dur da, Allahın şaşılacak işlerini düşün.
15. Allah nasıl onlara nizam koymaktadır,
Ve bulutunun şimşeğini parıldatmaktadır, bilir misin?
16. Bulutların müvazenesini,
Bilgide tam olanın şaşılacak işlerini bilir misin?
17. Cenup yeli dünyayı susturunca,
Esvabın nasıl ısınmaktadır, bilir misin?
18. Dökme tunç ayna gibi pek olan
Asümanı onunla beraber yayabilir misin?
19. Ona ne söyliyeceğimizi bize öğret;
Çünkü karanlıktan ötürü sözümüzü sıraya koyamıyoruz.
20. Ben söylemek istiyorum diye ona haber verilir mi?
İnsan hiç yutulmak ister mi?
21. Ve şimdi asümandaki parlak ışığı görmiyorlar;
Ve yel geçiyor da, onu temizliyor.
22. Altın parıltısı şimalden geliyor;
Korkunç haşmet Allahın üzerindedir.
23. Kadîr, biz onu keşfedemeyiz;
Kudrette o yüksektir;
Ve hakkı ve tam adaleti iğdirmez.
24. İnsanlar bunun için ondan korkarlar;
Yürekte hikmetli olanların hiç birine bakmaz.

BAP 36

VE yine Elihu dedi:
2. Biraz beni bırak da, sana göstereyim;
Çünkü Allah için söylenecek daha sözler var.
3. Bilgimi uzaktan alıp getireceğim,
Ve beni Yaratana hak vereceğim.
4. Çünkü gerçek, benim sözlerim yalan değil;
Bilgide kâmil bir adam senin karşındadır.
5. İşte, Allah kudretlidir, ve kimseyi hor görmez;
Anlayış kuvvetinde kudretlidir.
6. Kötü adamı yaşatmaz,
Ve düşkünlerin hakkını verir.
7. Gözlerini salihten çevirmez;
Ve taht üzerinde olan kırallarla beraber,
Onları ebediyen oturtur da, yükselirler.
8. Ve eğer zincire vurulurlarsa,
Ve düşkünlük bağlarına tutulurlarsa,
9. O zaman onlara ne işlediklerini bildirir,
Ve günahlarını, kibirle davranmış olduklarını.
10. Nasihate onların kulağını açar,
Ve kötülükten dönsünler diye emreder.
11. Eğer dinler de, ona kulluk ederlerse,
Günlerini iyilikle geçirirler,
Yıllarını da nimetlerle.
12. Fakat dinlemezlerse, kılıçla helâk olurlar,
Son soluğu da bilgisizlikle verirler.
13. Fakat yürekten dinsiz olanlar öfkeyi biriktirirler;
Onları bağladığı zaman, yardıma çağırmazlar.
14. Onların canı gençlikte biter,
Hayatları da reziller arasında.
15. Düşkünlükleri ile düşkünleri kurtarır,
Ve darlık ile onların kulağını açar.
16. Evet, sıkıntı içinden seni çekmek isterdi,
Darlık olmıyan geniş bir yere;
Ve sofrana konulmuş olan, yağla dolu olurdu.
17. Fakat sen kötü adam hükmü ile dolusun;
Seni hüküm ve adalet yakalıyor.
18. Fakat sakın, tedibe karşı seni öfke kışkırtmasın;
Ve kefaretin büyüklüğü seni sapık etmesin.
19. Sıkıntı çekmiyesin diye, imdat bağırışın,
Yahut kuvvetinin bütün gayretleri yeter mi?
20. Yerlerinde kavmların kesildiği geceyi,
Sen onu özleme.
21. Sakın, fesada yüz çevirme;
Çünkü sen bunu düşkünlükten üstün tuttun.
22. İşte, Allah kudretile yüksek işler yapar;
Onun gibi öğreten kimdir?
23. Kim ona yolunu tayin etti?
Ve kim ona: Haksızlık ettin, diyebilir?
24. Hatırla ki, onun işini yükseltmelisin,
İnsanların terennüm etmiş oldukları işi.
25. Bütün insanlar onu görmüşlerdir,
İnsan ona uzaktan bakar.
26. İşte, Allah büyüktür, ve biz bilmeyiz;
Yıllarının sayısı araştırılamaz.
27. Çünkü su damlalarını yukarı çeker,
Yağmuru onun buğusundan damlatırlar,
28. O yağmuru ki, asüman döker,
Ve insanın üzerine bol bol akıtır.
29. Evet, bulutun yayılmasını,
Çadırının gürlemesini insan anlıyabilir mi?
30. İşte, kendi çevresine ışığını yayar;
Ve denizin derinliklerini kaplar.
31. Çünkü kavmlara bunlarla hükmeder;
Bol bol yiyecek verir.
32. Şimşekle ellerini örter,
Ve hedefini vursun diye ona emreder.
33. Onun gürlemesi kendisinden,
Davarlar da yükselmekte olandan haber verir.

BAP 35

VE Elihu cevabına devam edip dedi:
2. Bunu doğru mu sayıyorsun?
Salâhım Allahınkinden ziyadedir, dedin mi?
3. Çünkü diyorsun: Sana ne faidesi dokunur?
Suç işlemiş olduğum halde, kazanacağımdan fazla
Ne kârım olurdu?
4. Ben sana cevap vereyim,
Ve seninle beraber arkadaşlarına,
5. Göklere bak da, gör;
Asümana da bak, onlar senden yüksek.
6. Eğer suç işledinse, ona ettiğin nedir?
Ve günahların çoğalırsa, ona yaptığın nedir?
7. Eğer salih isen, ona verdiğin nedir?
Yahut senin elinden onun aldığı nedir?
8. Kötülüğün senin gibi olan insan içindir;
Salâhın da âdem oğlu için.
9. Zorbalığın çokluğundan feryat ediyorlar;
Büyüklerin bazusundan ötürü yardıma çağırıyorlar.
10. Fakat kimse demiyor: Nerede Allah, Yaratanım?
O Allah ki, geceleyin teraneler verir,
11. Yerin hayvanlarından ziyade bize bilgi öğretir,
Ve bizi göklerin kuşlarından daha hikmetli kılar.
12. Kötü adamların gururu yüzünden,
Orada feryat ediyorlar, ve cevap veren yok.
13. Gerçek boş feryadı Allah dinlemez,
Ve Kadîr ona bakmaz.
14. Sen onu görmediğini söylediğin anda bile,
Dava onun önündedir; ve onu bekle.
15. Ve şimdi, mademki öfkesile yoklamadı,
Kibre de çok aldırış etmez;
16. Bunun için Eyub boşuna ağzını açıyor;
Bilgisizce sözleri artırıyor.

BAP 34

VE Elihu cevabına devam edip dedi:
2. Ey hikmetli adamlar, sözlerimi dinleyin;
Ve bilgi sahipleri, bana kulak verin.
3. Çünkü sözleri kulak dener,
Nasıl ki yemeği damak tatar.
4. Hak olanı kendimize seçelim;
İyi nedir, aramızda bilelim.
5. Çünkü Eyub diyor ki: Ben salihim,
Ve Allah hakkımı elimden aldı;
6. Hakkım varken yalancı sayılmaktayım;
Günahım yokken yaram çaresiz.
7. Hangi adam Eyub gibidir?
İstihzayı su gibi içiyor!
8. Kötülük işliyenlerle arkadaşlık edip geziyor,
Ve kötü adamlarla beraber yürüyor.
9. Çünkü diyor: Allah ile uyuşmak,
İnsana faide vermez.
10. Bundan dolayı, ey anlayışlı adamlar, beni dinleyin;
Haşa ki, Allah kötülük ede,
Ve Kadîr haksızlık eyliye.
11. Çünkü adama kendi işini öder,
Ve herkese kendi yollarına göre buldurur.
12. Evet, gerçek Allah kötülük etmez,
Ve Kadîr doğruyu iğriltmez.
13. Yeryüzünü ona kim emanet etti?
Ve bütün dünya üzerine onu kim koydu?
14. Eğer yüreğini kendi üzerine çevirirse,
Eğer ruhunu ve soluğunu kendi içinde toplarsa,
15. Bütün beşer hep birden son soluğunu verir,
Ve insan yine toprağa döner.
16. Eğer sende anlayış varsa, şunu dinle;
Sözlerime kulak ver.
17. Nasıl! adaletten nefret eden hiç saltanat sürer mi?
Ve âdil ve büyük olanı kötüliyecek misin?
18. Onu ki, bir kırala: Yaramazsın,
Beylere: Kötüsünüz, der;
19. Onu ki, reislerin şahsına itibar etmez,
Ve zengini fakirden ziyade saymaz;
Çünkü onlar hep kendi ellerinin işidir.
20. Bir lâhza içinde ölürler,
Kavm gecenin yarısında sarsılır da geçip gider,
Ve kuvvetliler de el değmeden çekilip götürülür.
21. Çünkü gözleri adamın yolları üzerindedir,
Ve onun bütün adımlarını görür.
22. Karanlık yok, ve ölüm gölgesi yok ki,
Kötülük işliyenler orada saklansınlar.
23. Çünkü Allahın önüne mahkemeye gelsin diye,
Bir adam için uzun araştırmaz.
24. Kuvvetli adamları kırar, araştırmadan,
Ve onların yerine başkalarını diker.
25. Çünkü onların işlerini bilir;
Ve geceleyin alt üst eder de, ezilirler.
26. Kötü oldukları için onları vurur,
Bakanların gözü önünde;
27. Çünkü onun ardınca gitmekten sapmışlardır,
Ve yollarının hiç birini saymamışlardır;
28. Fakirin feryadını ona eriştirdiler,
Ve düşkünlerin feryadını işitti.
29. O dinlendirince kim rahatsız edebilir?
Ve yüzünü örtünce onu kim görebilir?
İster bir millete, isterse bir adama karşı olsun, hep bir;
30. Dinsiz adam kırallık etmesin diye,
Kavma tuzak olmasınlar diye.
31. Çünkü Allaha diyen oldu mu:
Cezamı çektim, artık kötülük etmem;
32. Görmediğimi sen bana öğret;
Eğer haksızlık ettimse, bir daha etmem?
33. Senin dileğine göre mi ödiyor ki, sen reddedesin?
Çünkü seçecek olan sensin, ve ben değil;
Öyle ise bildiğin nedir? söyle.
34. Anlayışlı adamlar bana diyecekler,
Ve beni dinliyen her hikmetli adam diyecek:
35. Eyub bilgisizliğinden söyliyor,
Ve onun sözleri dirayetsizcedir.
36. Kötü adamcasına cevaplarından ötürü,
Keşke Eyubun denenmesi sona kadar sürse.
37. Çünkü suçuna isyan katıyor;
Aramızda el çırpıyor da,
Allaha karşı sözlerini artırıyor.

BAP 33

FAKAT şimdi, ey Eyub, sözümü dinle,
Ve bütün sözlerime kulak ver.
2. İşte, şimdi ağzımı açtım;
Ağzımın içinde dilim söyliyor.
3. Sözlerim yüreğimin doğruluğunu ifade edecek;
Ve dudaklarım bildiklerini hulûsla söyliyecek.
4. Allahın Ruhu beni yarattı,
Ve Kadîrin soluğu beni diriltti.
5. Eğer elinden gelirse, bana cevap ver;
Sözlerini önüme sırala, karşımda dur.
6. İşte, ben de senin gibi Allahın kuluyum;
Ben de balçıktan teşkil olundum.
7. İşte, dehşetim seni yıldırmaz,
Ve baskım sana ağır gelmez.
8. Gerçek ben dinlerken sen dedin,
Ve senin sözlerini işittim:
9. Ben temizim, günahsızım;
Suçsuzum ben, ve bende fesat yoktur;
10. İşte, bana karşı o behane buluyor,
Beni kendi düşmanı sayıyor;
11. Ayaklarımı tomruğa vuruyor,
Bütün yollarımı gözetliyor.
12. İşte, sana cevap vereyim, bunda haklı değilsin;
Çünkü Allah insandan büyüktür.
13. Niçin onunla çekişiyorsun?
Mademki işlerinin hiç biri için cevap vermez.
14. Çünkü insan onu görmezse de,
Allah bir yolla, hattâ iki yolla söyler.
15. Ruyada, gece rüyetinde,
İnsanlar üzerine ağır uyku bastığı zaman,
Yatağın üzerinde uyuklamada;
16. İnsanların kulağını o zaman açar,
Ve onlara öğretilen şeylere mühür basar,
17. İnsanı işlediğinden çevirsin diye,
Ve adamdan kibri gizlesin diye,
18. Canını çukurdan,
Ve hayatını kılıçla helâk olmadan esirger.
19. Ve yatağı üzerinde ağrılarla,
Ve kemikleri içinde daimî çekişme ile tedip olunur;
20. Ve gönlü ekmekten tiksinir,
Canı da lezzetli yiyecekten.
21. Eti erir, görülmez olur;
Ve gözükmiyen kemikleri meydana çıkar.
22. Ve canı çukura yaklaşır,
Ve hayatı öldürücülere.
23. İnsan için doğru olan nedir ona bildirsin diye,
Onun yanında bir melek, bir şefaatçi,
Binden biri bulunursa eğer,
24. O zaman Allah ona lûtfeyler, ve der:
Onu çukura inmekten kurtar,
Ben kefareti buldum.
25. Eti çocuğunkinden körpe olur;
Gençliği günlerine döner.
26. Allaha dua eder, o da ondan razı olur,
Ve sevinçle onun yüzünü görür;
Ve doğruluğunu insana geri verir.
27. İnsanlar önünde terennüm eder, ve der:
Ben suç işledim, ve doğruyu iğrilttim,
Ve bana yaramadı;
28. Çukura gitmekten canımı o kurtardı,
Ve hayatım ışığı görecektir.
29. İşte, canını çukurdan getirsin de
Yaşıyanların ışığı ile aydınlansın diye,
30. Bütün bunları iki kere, üç kere,
Allah insanla işler.
31. İyi dinle, ey Eyub, işit;
Sen sus da, ben söyliyeyim.
32. Eğer söyliyeceğin varsa, bana cevap ver;
Söyle, çünkü seni haklı çıkarmak isterim.
33. Eğer yoksa, sen beni dinle;
Sus da sana hikmet öğreteyim.

BAP 32

VE bu üç kişi artık Eyuba cevap vermekten vazgeçtiler, çünkü o kendi gözünde salihti.
2. O zaman Ram aşiretinden Buzlu Barakelin oğlu Elihunun öfkesi alevlendi; onun öfkesi Eyuba karşı alevlendi, çünkü kendisini Allahtan ziyade haklı çıkarmakta idi.
3. Üç dostuna karşı da öfkesi alevlendi, çünkü cevap bulamadılar da, Eyubu suçlu çıkardılar.
4. Ve onlar yaşça kendisinden büyük olduklarından, Eyuba sözlerini söylemek için Elihu beklemişti.
5. Ve Elihu gördü ki, bu üç kişinin ağzında cevap yok, ve öfkesi alevlendi.
6. Ve Buzlu Barakelin oğlu Elihu cevap verip dedi:
Yaşça ben küçüğüm, siz de çok yaşlısınız;
Bundan ötürü çekindim, ve bildiğimi size göstermekten korktum.
7. Dedim ki: Günler söylesin,
Ve yılların çokluğu hikmeti öğretsin.
8. Fakat insanda ruh var,
Ve Kadîrin soluğu onlara anlayış verir.
9. Hikmetli olanlar büyükler değil,
Doğruyu anlıyanlar da yaşlılar değil.
10. Bunun için dedim: Beni dinle;
Ben de bildiğimi göstereyim.
11. İşte, sözlerinizi bekledim,
Siz söz araştırırken,
Delillerinize kulak verdim.
12. Ve size iyice dikkat ettim,
Ve işte, Eyubu ilzam eden,
Sözlerine cevap veren aranızda kimse yoktu.
13. Biz hikmeti bulduk, demeyin sakın;
Ona Allah galebe çalar, insan değil;
14. Ve sözlerini bana karşı dizmedi;
Ben de sizin sözlerinizle ona cevap vermiyeceğim.
15. Şaşırdılar, artık onlar cevap vermiyor;
Söz kendilerinden alındı.
16. Ve ben bekliyeyim mi, onlar söylemiyor diye,
Duruyorlar, artık cevap vermiyorlar diye?
17. Ben de payıma düşen cevabı vereyim,
Ben de bildiğimi göstereyim.
18. Çünkü içim söz dolu;
İçimdeki ruh beni sıkıyor.
19. İşte, içim açılmamış şarap gibi;
Çatlamak üzredir, yeni tulumlar gibi.
20. Söyliyeyim de, soluk alayım;
Dudaklarımı açayım da cevap vereyim.
21. Şimdi kimsenin şahsına itibar etmiyeyim;
Ve insana yaltaklanmıyayım.
22. Çünkü yaltaklanma nedir, bilmem;
Yoksa Yaratıcım beni hemen alıp götürürdü.

BAP 31

GÖZLERİMLE bir ahit kestim,
Ve ben kıza nasıl göz atarım?
2. Ve nedir yukarıdan, Allahtan pay,
Ve yücelerden, Kadîrden, miras ne?
3. Haksız için felâket,
Fesat işliyenlere de belâ değil midir?
4. O benim yollarımı görmüyor mu?
Ve bütün adımlarımı saymıyor mu?
5. Eğer yalancılıkla yürüdümse,
Ve ayağım hileye seğirtti ise
6. (Doğru terazide tartılayım da,
Allah bütünlüğümü bilsin);
7. Eğer adımım yoldan saptı ise,
Yüreğim de gözümün ardınca yürüdü ise,
Eğer avuçlarıma kir süründü ise;
8. Ben ekeyim de, başkası yesin;
Ve filizlerim kökünden sökülsün.
9. Eğer yüreğim kadına aldandı ise,
Ve komşumun kapısında pusu kurdumsa;
10. Benim karım başkasına değirmen çevirsin,
Ve başkaları onun üzerine iğilsinler.
11. Çünkü bu bir habaset olurdu;
Ve bu mahkemelik bir cürüm olurdu;
12. Çünkü o bir ateştir, helâk yerine kadar yiyip bitirir,
Ve bütün mahsulümü kökünden sökerdi.
13. Eğer benimle çekiştikleri zaman,
Kölemin ya cariyemin davasını hor gördümse,
14. Allah ayağa kalkınca ne yaparım,
Ve yokladığı zaman ona ne cevap veririm?
15. Beni ana karnında yaratan onu da yaratmadı mı?
Ve rahimde bize şekil veren bir değil midir?
16. Eğer dilediklerinden fakirleri alıkoydumsa,
Yahut dul kadının gözlerini söndürdümse,
17. Yahut lokmamı yalnız yedimse,
Öksüz de ondan yemedi ise
18. (Halbuki gençliğimden beri yanımda büyüdü, baba yanında imiş gibi,
Ve doğduğum günden beri dul kadına kılavuzluk ettim);
19. Eğer esvapsızlıktan ötürü ölmekte olanı,
Yahut örtüsü olmıyan yoksulu gördüm de,
20. Onun sırtı bana hayır dua etmedi ise,
Ve koyunlarımın yünü ile ısınmadı ise;
21. Kapıda yardımcım olduğunu gördüğüm için,
Elimi öksüze karşı kaldırdımsa;
22. Omuzum kürek kemiğinden düşsün,
Ve kolum kemiğinden kırılsın.
23. Çünkü Allahtan belâ benim için dehşettir,
Ve onun haşmetinden ötürü elimden bir şey gelmez.
24. Eğer ümidimi altına bağladımsa,
Ve halis altına: Güvendiğim sensin, dedimse;
25. Eğer servetim çoktur diye,
Ve elim çok kazandı diye sevindimse;
26. Eğer ışıldarken güneşe,
Yahut parıltısı içinde yürürken aya baktım da,
27. Yüreğim gizlice aldandı ise,
Ve ağzım elimi öptü ise;
28. Bu da mahkemelik bir cürüm olurdu;
Çünkü yukarıda olan Allahı inkâr etmiş olurdum.
29. Eğer benden nefret edenin helâkine sevindimse,
Yahut ona kötülük erince sevinçten coştumsa
30. (Evet, lânetle onun canını diliyerek,
Bırakmadım ki, dilim suç işlesin);
31. Eğer çadırımın adamları demedilerse:
Onun yedirdiği ete doymıyan kim vardır?
32. (Garip geceyi sokakta geçirmezdi;
Yolcuya da kapımı açardım);
33. Eğer fesadımı bağrımda gizliyerek,
Bir insan gibi günahlarımı örttümse,
34. Halkın çokluğundan korktuğum için,
Aşiretlerin hakareti de beni yıldırdı diye,
Ve sustum da, kapıdan çıkmadımsa —
35. Keşke beni dinliyen biri olsa!
(İşte, benim imzam, Kadîr bana cevap versin)
Ve hasmımın yazdığı tomar elimde olsa!
36. Gerçek onu omuzumda taşırdım;
Bana taç olsun diye başıma sarardım;
37. Adımlarımın sayısını ona bildirirdim;
Kendisine bir hükümdar gibi yaklaşırdım.
38. Eğer bana karşı toprağım feryat ediyorsa,
Ve sapan yarıkları hep birden ağlamakta iseler;
39. Eğer mahsulünü parasız yedimse,
Yahut sahiplerinin canını söndürdümse;
40. Buğday yerine diken,
Ve arpa yerine kötü ot bitsin.
Eyubun sözleri bitti.

BAP 30

ŞİMDİ ise, yaşça benden küçük olanlar üzerime gülmekteler,
O adamlar ki, babalarını sürümün köpeklerine ortak etmekten çekinirdim.
2. Ellerinin kuvveti de, ne işime yarardı?
Onlarda dinçlik yoktur.
3. Yoksulluktan ve açlıktan porsumuşlardır;
Çöl ve ıssızlık karanlığında kurak yeri kemirmekteler.
4. Çalılık yanında ebegümeci koparıyorlar;
Ve onların yiyecekleri retem çalısının köküdür.
5. İnsanlar arasından kovulurlar;
Hırsız ardından bağırır gibi onlara bağırırlar;
6. Korkunç vadilerde oturmaktalar,
Yerin deliklerinde, ve kaya kovuklarında.
7. Çalılıklar arasında anırırlar;
Kara çalının altında uzanırlar.
8. Ahmakların oğullarıdır onlar, hem de adsızların oğulları;
Memleketten kamçı ile kovulmuşlardır.
9. Ve şimdi ben onların türküsü oldum,
Ve onların meseliyim de.
10. Benden tiksiniyorlar, uzakta duruyorlar,
Yüzüme tükürmekten de çekinmiyorlar.
11. Çünkü ipini çözdü, ve beni düşkün etti;
Ve onlar benim önümde yular sıyırdılar.
12. Sağımda ayak takımı kalkıyorlar:
Ayaklarımı itiyorlar,
Ve bana karşı helâk edici yollarını yapıyorlar.
13. Yolumu bozuyorlar;
Yardımcısı olmıyan o adamlar,
Benim felâketime yardım etmekteler.
14. Sanki geniş bir gedikten girmekteler;
Yıkılma gürültüsü içinde üzerime yuvarlanıyorlar.
15. Dehşetler dönüp üzerime yıkıldı;
Şerefimi yel gibi kovmaktalar;
Ve saadetim bulut gibi geçip gitti.
16. Ve şimdi içimde canım erimektedir.
Düşkünlük günleri beni ele geçirdiler.
17. Geceleri içimde kemiklerim deliniyor,
Ve beni kemiren ağrılar hiç durmuyor.
18. Allahın şiddeti çokluğundan üzerimde esvabım buruştu,
Gömleğimin yakası gibi beni sarmakta.
19. Beni çamura attı,
Ve toz gibi ve kül gibi oldum.
20. Sana çağırıyorum, ve bana cevap vermiyorsun;
Ayağa kalkıyorum, ve gözünü bana dikiyorsun.
21. Bana karşı insafsız oldun;
Elinin kuvvetile bana eza etmektesin.
22. Beni yelin üzerine bindirip kaldırıyorsun;
Ve beni fırtına içinde eritip bitirmektesin.
23. Çünkü bilirim, beni ölüme,
Ve bütün yaşıyanların toplanacağı eve götüreceksin.
24. Fakat insan düşerken el uzatmaz mı?
Ve felâketi içinde ondan ötürü yardıma çağırmaz mı?
25. Ben sıkıntıda olan için ağlamaz mı idim?
Yoksul için canım kederlenmez mi idi?
26. Ben iyilik beklerken kötülük geldi;
Ben ışık umarken karanlık geldi.
27. Yüreğim kaynıyor, ve rahatı yok;
Düşkünlük günleri karşıma çıktılar.
28. Yaslı gezinmekteyim, güneş yok;
Cemaat içinde kalkıp yardıma çağırmaktayım.
29. Çakallara kardeş oldum,
Ve deve kuşlarına arkadaş.
30. Derim karardı, ve üzerimden düşüyor,
Kemiklerim de sıcaktan yanmakta.
31. Ve çengimin sesi yas feryadına,
Kavalımınki de ağlıyanların sesine döndü.

BAP 29

VE yine kendi meseline dönüp Eyub dedi:
2. Keşke eski aylardaki gibi olsaydım,
Allahın beni koruduğu günlerdeki gibi;
3. O zaman ki, onun kandili başım üstünde parladı,
Ve karanlıkta onun ışığı ile yürürdüm;
4. Olgunluğum günlerindeki gibi olsaydım,
O zaman ki, Allahın dostluğu çadırımın üzerinde idi;
5. Henüz Kadîr benimle beraberdi,
Çocuklarım da çevremde idi;
6. O zaman ki, izlerim süt ile yıkanırdı,
Ve yanımda kaya yağ selleri akıtırdı!
7. Kapıdan ben şehre çıkınca,
Meydanda kürsümü hazırlıyınca,
8. Gençler beni görürler ve gizlenirlerdi,
Ve yaşlılar ayağa kalkıp dururlardı;
9. Reisler sözden çekinirlerdi,
Ve ellerini ağızlarına korlardı;
10. Emîrlerin sesi kesilirdi,
Ve onların dili damaklarına yapışırdı.
11. Çünkü kulak işittikçe, benim için, mutludur derdi;
Ve göz gördükçe, benim için şehadet ederdi;
12. Çünkü yardıma çağıran düşkünü,
Ve yardımcısı olmıyan öksüzü kurtarırdım.
13. Ölüm tehlikesinde olanın hayır duasını alırdım;
Ve dul kadının yüreğini sevinçten terennüm ettirirdim.
14. Salâhı giyindim, o da beni libas edindi;
Adaletim sanki kaftan ve sarıktı.
15. Köre göz idim ben,
Ve topala ayak.
16. Yoksullar için baba idim,
Ve tanımadığım adamın davası, onu eşelerdim.
17. Ve haksızın azı dişlerini kırardım,
Ve avı onun dişlerinden koparırdım.
18. Ve diyordum: Son soluğumu yuvamda vereceğim,
Ve günlerimi kum gibi çoğaltacağım;
19. Köküm sulara doğru yayılmıştır,
Ve çiğ geceyi benim dalımda geçirmede;
20. İzzetim içimde tazedir,
Ve elimde yayım yenilenmede.
21. Beni dinler ve beklerlerdi,
Ve öğüdüm ne olacak diye susarlardı.
22. Benim sözlerimden sonra tekrar etmezlerdi;
Ve sözlerim üzerlerine damla damla dökülürdü;
23. Ve yağmuru bekler gibi beni beklerlerdi;
Ve son yağmuru özler gibi ağızlarını açarlardı.
24. Onlar emin değilken ben kendilerine gülümserdim;
Ve yüzümün berraklığını bulandırmazlardı.
25. Onların yolunu ben seçerdim, ve başta otururdum,
Ve askerin ortasındaki kıral gibi oturmakta idim,
Yaslıları teselli eden bir adam gibi.